12 Mart-5 Nisan tarihleri arasında Diyanet İşleri Başkanlığımız Umre organizasyonunda görevli olarak Kutsal topraklarda idik.24 Günlük Umre programımızın 5 günü Medine-i Münevvere’de, 19 günü de Mekke-i Mükerreme’de geçti.
Medine, Efendimiz(sav)’in şehri. Medine, İslam ile Medine olan bir şehir. İslamdan evvelki ismi Yesrib. Mekke’de İmkanların tükendiği bir sırada, Allah Rasûlü ve ashabına kucak açan şehir. Ve bu şehrin kalbi olan Mescid-i Nebevi. Beş vakit namazlarımızı burada kılıyoruz. Dünyanın çeşitli coğrafyalarından gelen dili, rengi, ırkı farklı ama gönlü aynı gaye için çarpan Müslümanlarla aynı safta namaza duruyoruz. Hac mevsimindeki izdihamı aratmayan bir kalabalık var Medine’de. Cennet bahçesinde/ Ravza-i Mutahhara’da namaz kılıyoruz. Bâbü’s-Selam’dan girerek Efendimiz’in Kabri ile birlikte Hz. Ebubekir ve Hz.Ömer’in kabirlerini selamlayarak çıkıyoruz.
Medine’de kaldığımız kısa süre içinde çeşitli ziyaretlerimiz de oldu. Uhud,Yedi Mescitler(Hendek), Mescid-i Kıbleteyn ve Kuba Mescidi ziyaretlerimizde umrecilerimize buraların dini ve tarihi hususiyetlerini mahallinde anlatıyoruz. Ve tabi dersler çıkarıyoruz kendimize. Uhud’da “okçular tepesini terketmemeyi” öğreniyoruz mesela. Allah ve Rasûlünü dinlememenin nelere mal olabileceğini bir kez daha hatırlıyoruz Uhud’da.
Mescid-i Kuba ve Tevbe 107-108
Yine Kuba’da “paralel mescid/paralel din” konusunda dikkatli olunması gerektiğini, bu tür oluşumlara izin verilmemesi gerektiğini öğreniyoruz. Zira Efendimiz(sav) münafıkların inşa ettiği, görünürde mescit ama esasında “terör üssü” olan ve Kur’an’ın “Mescid-i Dırar(Zararlı Mescid)”(Tevbe9/107) dediği yerde namaz kılmaması hususunda Allah tarafından uyarılıyordu.(Tevbe9/107-108) Bu uyarı üzerine bu mescit kılıflı terör üssü yıktırılmıştı. Bu bilgilerimizi tazeleyerek bu şuûru kuşanıyoruz Kuba’da. Kuba’da, temeli takva üzere atılan mescitte 2 rekat namaz kılarak İslam’ın mescitlerinin Müslümanları birleştiren bir fonksiyona sahip olduğunu bir kez daha hatırlıyoruz.(Tevbe 9/108)
Medine Tren İstasyonu ve Anberiye Mescidi
Medine’de bulunup da, Suûdların tarih katliamından kurtularak ayakta kalmayı başaran ecdat yadigârı “Medine Tren İstasyonunu” ile “Amberiye Mescidini” ziyaret etmeden dönmek olmazdı. Biz de öyle yaptık. Cennetmekan II.Abdülhamid Hân tarafından inşa ettirilen istasyon(İstanbul-Medine tren yolu inşaası 1900-1908) şimdilerde Medine Müzesi olarak hizmet veriyor.Yakın zamana kadar kendi kaderine terkedilmiş mezbelelik bir halde iken Türkiye’nin gayretleriyle olsa gerek restore edilerek müze haline getirilmiş.Müzeyi gezerken Osmanlı dönemini ve devrin Osmanlı Sultanının adının yazılı olduğu az sayıda resimleri görünce heyecanlanıyoruz.Anlıyoruz ki Suûd bu toprakları 400 sene(1517-1917) yöneten Hadimü’l-Harameyn-i Şerifeyn ünvanını ilk kullanan Osmanlı’nın mümkün mertebe hatırlanmamasını istiyor.
İstasyonun arka bahçe kısmı da yeşillendirilmiş, güzel bir çay bahçesi yapılmış. Burada orijinal raylar duruyor. O günlerden kalan vagon ve lokomotifler restore edilerek ziyarete açılmış. Bunları görünce bunları ihya etmek kesin Türkiye’nin fikridir, Suûdluları Türkiye ikna etmiştir diyoruz kendi kendimize. Diğer taraftan istasyonun hemen civarında çifte minaresiyle tam bir Osmanlı mimarisi örneği sergileyen yine Cennetmekan Abdülhamid Hân ‘ın yaptırdığı Anberiye mescidini de ziyaret ederek iki rekat namaz kılıyoruz. Abdülhamid Hân, Devlet-i Âliyye’nin en zor zamanlarında İstanbul Haydarpaşa’dan tâ Medine’ye kadar kesintisiz bir ulaşım ağı kurmayı başarmıştı. Hacılarımız böylece trenle (o günün şartlarına göre çok iyi) sadece 3 günde Hicaz’a ulaşıyorlardı.
Ama ne yazık ki baştan beri projeye karşı olan ve her fırsatta sabote etmeye çalışan İngilizler sonunda bu emellerine ulaştılar. Bu demiryolu hattı 1919’lara kadar-tüm sabotajlara rağmen- hizmet verdi. 1. Cihan harbinde İngilizlerce defalarca bombalandı. Son tren seferi Medine’deki mukaddes emanetlerin Payitaht’a taşınması ile gerçekleşti. Medine müdâfii Fahrettin Paşa (23 Mayıs 1916 - 7 Ocak 1919 tarihleri arasında askerleriyle birlikte Medine’yi açlık, susuzluk ve salgın hastalıkla da mücadele ederek yer-yer çekirge yiyerek yaklaşık 2 sene 8 ay kadar savundu. ) Medine’deki kutsal emanetlerin yağma edileceğini anladı ve büyük bir gayretle onları toplayarak trenle İstanbul’a gönderdi.İşte bu sefer Medine’den İstanbul’a yapılan son tren seferi oldu.Medine’deki ecdâd yadigârı bu mekanları ziyaret ederken yakın tarihimize de kısa bir yolculuk yapmış olduk.Allah Abdülhamid Hân’dan, Fahrettin Paşa ve askerlerinden ebeden razı olsun.15.04.2017