İman amelin temelidir. Ameller iman üzerine bina edilirse Allah katında bir mana ifade ediyor. Bu sebeple ne kadar iyi davranışta bulunursan bulun içinde Allah rızası yoksa Allah katında değeri sıfırdır. Davranışları ibadetleştiren de NİYETTİR. Allah rızasıdır.
Kurban ibadeti de böyledir. Kurban salt bir hayvan boğazlama ameliyesi değildir. Böyle sananlar “ne gerek var bir hayvanı kesmeye, gidip kasaptan da et alabilirsin” ya da “hayvanı kesmeye gerek yok, parasını fakirlere veya hayır kurumlarına ver!” zırvasını bile yapıyorlar. Herhalde kasap etleri tarladan topluyor!
Bu arada diğer ibadetlerde olduğu gibi KURBAN ibadetinde de gevşek olan ve bu gevşekliğine de çeşitli bahaneler üreten nevzuhur müslüman tipleri var. Bu tiplerin kurban kesmemelerinin ya da kesememelerinin gerekçesi maddi durumun elvermemesidir! Ancak bir bakarsınız kurbanlık almaya parası olmayan bu adamın altında 100 bin liralık araç var. Cebinde 3 bin liralık, eşinde 2 bin liralık telefon var. Kirada 3 daire var.3 tane de arsa var. Ama borçları varmış bu sene sıkışıklarmış. Bu tablo karşısında söylenecek tek söz herhalde şu olur: Kurbanı iman keser/kestirir, para değil.
Tıpkı oruç gibi. Orucu mide değil iman tutar/tutturur. Bir hoca anlatmıştı. Bir ramazan günü bir okulda öğretmenler odasında oruç tutmayan bir öğretmen oruç tutana “Hocam siz sabahtan beri bir şey yemeden içmeden tâ akşama kadar 16-17 saat nasıl duruyorsunuz? Bak biz sabah kalkıp kahvaltımızı yapıyoruz. Sonra okulda teneffüslerde atıştırıyoruz. Öğlen yemeğimizi yiyoruz. Yine acıkıyoruz. Siz nasıl yapıyorsunuz bunu?” diye sorunca oruç tutan öğretmen şu mükemmel cevabı verir. “Hocam orucu mide değil iman tutar.”
İnsanlık tarihi kadar eski tarihe sahip olan KURBAN, kelime olarak yaklaşmayı ifade eder. Bu manada içinde Allah’a yaklaşma olmayan bir kurban kesme ameliyesinden geriye TAKVA değil KAVURMA kalır. Konunun anlatıldığı ayette(Maide 5/27) Hz. Adem’in iki oğlu da Allah’a kurban sunmuşlar bunlardan birisininki kabul olurken diğerininki kabul olmamıştı.
Peki neden? Demek ki her kurban kabul olmuyor. Demek ki her kesilen kurban, kurban olmuyor. Demek ki her oruç kabul olmuyor. Demek ki her namaz, namaz olarak yazılmıyor. Demek ki her hac kabul olmuyor. İşte söz konusu ayetin sonunda işin püf noktası kurbanı kabul olan oğlunun(Habil) ağzından şöyle dile getiriliyor: “Allah, yalnızca takvalı olanların/sorumlu davrananların kurbanını kabul eder!” (Maide 5/27)
Efendimiz(sav) de bu hususa dikkat çekerek şöyle buyur: “Nice oruç tutanlar vardır ki , oruçlarından payları açlık ve susuzluktur.Nice namaz kılanlar da vardır ki namazlarından elde ettiği şey yorgunluktur”( İbn Hanbel, 2/373) İşin şuuru, bilinci kaybolunca geriye şekil kalıyor ki o da ya açlık ya yorgunluk oluyor.
İbadetlerin de ruhu vardır. Nasıl ki ruh çıkınca cesed kalıyorsa ibadetlerin de ruhu gidince cesedi olan şekil kalıyor. O zaman da bu ibadet sahibini dünyada iyi bir insan, ahlaklı bir birey yapmıyor, o amel de ahrette de cennete götüren bir amel olmuyor.
O yüzden ibadette önce “niyet” gelir. Niyet ise dilin söylediği değildir. Niyet lügatta “kast etmek” demektir. Yani niyet ne yaptığını bilmektir. Ne yaptığının farkında değilsen ibadet modunda değilsin demektir.
İşte Kurban Bayramındayız.Son üç yazımızda kurbandan bahsettik. İnşallah faydalı olmuştur. Şimdi ise bayram ediyoruz. Allah’a kurban olmanın(yaklaşmanın) bayramını idrak ediyoruz. Kestiğimiz kurbanlar, varsıllar ile yoksullar arasında köprü oluyor.Böylece yoksul da bayram ediyor.Özetle kurbanlarımızla hem Hakk’ın hem halkın rızasını kazanıyoruz.
Kurbanlarınız kabul, bayramınız mübarek olsun.31.08.2017