SON DAKİKA
Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

Hicreti Anlamak

Yazının Giriş Tarihi: 23.10.2014 20:53
Yazının Güncellenme Tarihi: 23.10.2014 20:53

Bir hicri yılı daha geride bırakıyoruz. 25 Ekim cumartesi günü 1436. hicri yıla giriyoruz.. Dolayısıyla bugünlerde Hicret, yeni yılın ilk ayı olan Muharrem ayının faziletleri ve tabi bu ayda bulunan Aşura gününü konuşacağız.

Hicret Nedir? Sorusuyla başlayalım. Kelime anlamı, “terketmek, ayrılmak, bir yerden başka bir yere göç etmek" demektir. Dini literatürde de din için ,dinin daha iyi yaşanması ve kitlelere ulaştırılması için göçmektir.Başka bir ifadeyle imkanların tükendiği yerden imkanların üretildiği yere koşmaktır.Bu manada asla bir kaçış değildir hicret. Hicret aslında  geçmiş Peygamberlerin de sünneti olmuştur. Misal Hz. Nuh’un hicreti suda oldu. Hz Yusuf’un hicreti de kuyuya atılmayla başladı, köle olarak satıldı ve daha sonra   Mısır’a sultan olmaya kadar uzandı. Efendimiz(sav) de imkanların tükendiği Mekke’den imkanların yeşerdiği Yesrib’e göçerek orayı Medine, medeniyet merkezi yapmıştır.

Diğer taraftan  hadislerden anlıyoruz ki Fetihten yani Mekke’nin fethinden sonra hicret yoktur. (Buhari, K. Cihâd ve’s Seyr, 2849).Artık bu kapı kapanmıştır.

Şimdi tam bu noktada şu soruyu soralım. Fetihten sonra hicret olmadığına göre bugün Müslüman bu faziletli yolculuğu nasıl yapacak? Yani bugün muhacir nasıl olunacak? Buna da yine Efendimizin dilinden cevap verelim.
“Gerçek Müslüman, elinden ve dilinden (insanların) müslümanların emniyet ve esenlikte olup (zarar görmedikleri) kimsedir. Hakiki muhacir de Allah'ın yasak ettiği şeylerden uzaklaşıp onları   terk edendir."  (Buhârî, Îmân 4-5)

“Hakiki muhacir, hata ve günahları terk edendir” (İbnu Mace, Sünen, Fiten, 2 ).

Hakiki muhacir, Allahın üzerine haram kıldığı şeyleri terk edendir”( Müsnedi İmam Ahmed, 3/ 412)

Günahlar etrafımızı çepeçevre kuşatır. Şeytan ve nefis devamlı surette kötülüğü, günahı telkin eder. Günahın nerdeyse faziletlerini fısıldar kulaklarımıza.İşte tam bu noktada bu dünyada bir sınavda olduğumuz gerçeği karşımıza çıkıyor.Mühim olan şu: Bu dünyanın şatafatına ,çekiciliğine kapılmadan devamlı surette asıl yurdu, öldükten sonraki gerçek alemi düşünerek hareket etmek durumundayız.

Hayatta yolcuyuz, bir bakıma  hicret halindeyiz.Bir yerden geldik bir yere doğru gidiyoruz.Hicretimiz ta Alem-i Ervah’ta başladı, sonra Alem-i Erham(ana rahmi)’a geldik.Bundan sonra da Alem-i Edna denilen bu yaşadığımız aleme geldik.Hicretimizin bundan sonra iki menzili daha var.Alem-i Berzah(kabir yurdu) ve son durak Alem-i Beka(ölümsüzlük yurdu)..İşte hicrete bir de bu cihetten bakmamız lazım.Böyle bakılırsa hayata bakış değişir ve hayatın anlamı kavranır.İşte o zaman, içinde bulunduğumuz dünyanın asıl yurdumuz olan Alem-i Bekanın kazanılması için çok büyük öneme haiz olduğunu idrak eder ve ona göre yaşarız.23.10.2014

YAZARIN DİĞER YAZILARI

    Doğankent Gazetesi, Harşit Vadisi'nin Sesi
    En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.