Ezan İslâm’ın sembollerindendir. İstiklal şairimiz Akif’in de belirttiği gibi ezanın “şehadetleri dinin temeli”dir. Medine’de hicretten hemen sonra Mescid-i Nebî inşâ edilip de Müslümanları namaza davet edecek arayışlar neticesi bugünkü ezan meşrû kılındı. O gün bugündür İslâm beldelerinin semalarında ezan sadâları yankılanmaktadır. Bu yönüyle de ezan bir beldenin “İslâm” olduğunun en belirgin delilidir. Zaten camiler bir beldenin İslâm mührüdür. Daha sonraki dönemlerde minareler ortaya çıkmıştır ki İslâm’ın bu büyük daveti çok daha uzaklara ulaşsın.
Allah Rasûlü (sav) de Mekke fethi gününde(m.630) Bilal’i Kabe’nin damına çıkararak ezan okutmuştur. Bu, artık Mekke’nin de İslâm olduğun haykırışı olmuştur.
Ezan namaza ve dolayısıyla kurtuluşa davetin yanında İslam’ın gür sadâsını dış dünyaya haykırmaktır. Bu sebeple tarih boyunca ezandan rahatsız olan bir güruh var olmuştur. Uzağa gitmeye gerek yok. Yüzyıllardır İslâm’ın bayraktarlığını yapmış bu necip milletin yaşadığı ülkemizde de 1932-1950 arasında tam 18 sene ezanlar susmuş onun yerine “Tanrı Uludur”lar ihdas edilmişti. Düşünsenize! Bu ülkede 1932’de doğan birisi hiç ezan duymadan 18 yaşını tamamlamış oluyordu.
15 Temmuz destanının yazılmasında da ezanların-salâların çok büyük rolü oldu. O gece ülkemizin tüm minarelerinden ezanlar -salâlar yükseldi ve “bu ülke İslâm’ındır asla size teslim etmeyeceğiz” mesajı verildi. İşte o gece millet her karış toprağı şühedâ kanıyla sulanmış aziz vatanımızı hain ve soysuzlara teslim etmediler. El-hamdülillah.
Ezan elbette birilerini her zaman rahatsız edecektir. Dünya kuruldu kurulalı “hak-batıl mücadelesi” olagelmiştir. Musa’nın Firavun’u, İbrahim’in Nemrud’u ve Muhammed’in Ebu Leheb’i olmuştur. Bu kıyamete dek böyle olacaktır. Firavunlar, Memrudlar, Ebu Lehebler ölmeyecektir.Allah, Tebbet sûresinde sadece Ebû Leheb’e mi “eli kurusun!” diyor sanıyorsunuz?
Bu aziz millet 15 Temmuz gecesi camilere koşup ezan okuyan müezzinleri susturmaya çalışan gavur döllerini unutmadı. 8 Mart dünya kadınlar gününde Taksim’de yatsı ezanı okunurken ıslıklarla ezanı bastırmaya çalışan güruhu da asla unutmayacaktır bu aziz millet. Bu sapkın ve azgın güruh aslında ezanın şahsında İslam’a olan kinlerini kusuyorlardı. Biz de “Yılın Een Sürtüğü, Namus mu? Kirletmeden duramam!” pankartları altında, güya kadın hakları için yürüyen bu “sapkın” güruha “kininizden geberin!” (Âl-i İmran 3/119) diyoruz.
Dedik ya Ebu Lehebler bitmez diye. Taksimdeki bu çirkin olayı görünce Fussilet Sûresi 26. ayet aklıma geldi: “İnkârcılar dediler ki: “Bu Kur’an’ı dinlemeyin, okunurken gürültü yapın, belki bastırırsınız” Bu ayeti hatırlayınca ezan okunurken böğürenlerin kimlerin torunları olduğunu anladım.
Biz dünyaya gözümüzü açınca ilk duyduğumuz şey de ezandır biliyor musunuz. İslam geleneğinde dünyaya gelen bir çocuğun kulağına ezan okunur. Çocuğun ilk duyduğu şey ALLAHÜ EKBER oluyor yani. Artık hayat ezanla başlamış oluyor. Bu, ezanlı bir hayata merhaba demektir. Müslümanlığın alâmetidir. Ölünce de bu ezanın namazı kılınır. İşte hayat bu ikisi arasındadır. Ezanla başlayan hayatımız namazla sona erer.
Şimdi taksimde ezan okunurken “böğüren sapkın güruh” kuvvetle muhtemel kulağına ezan okunmayanlardan. Yoksa kulağına ezan okunanlardan olsalardı ezanı protesto ederler miydi? Ezanı protesto demek İslâm’ı protesto demektir. Bunlardan beklentimiz odur ki vasiyet etsinler öldükten sonra da protesto ettikleri İslam’ın camilerine de cenazelerini getirtmesinler. 16.03.2019