Diyanet İşleri Başkanlığımız bir süredir sistemli bir saldırı altında. Malum çevreler Kutlu Doğum Haftasında “Kutlu Doğum Fetö projesidir” den girip “Kutlu Doğum Bidattır” dan çıktılar. Maksatları tabi ki üzüm yemek değildi. Bunun için normalde bir araya gelmeleri mümkün olmayan farklı dini gruplar bu konuda bir araya gelerek aynı koroya katıldılar. Bu koroda kefenciler de vardı.
Ramazan ayı ile birlikte bu sefer her ramazanın tartışma konusu olan ve artık bıkkınlık veren İMSAK tartışmaları tekrar ısıtıldı. Bu sefer Süleymaniye grubu yalnız değildi. Tıgırtıcılar da vardı ekipte. Tam bu noktada kefenciler cenahı da girdi sahaya. Kefencibaşı, bir zamanlar yerden yere vurduğu Tv’de canlı yayına bile çıktı Diyanete salya akıtmak için.
Ve son olarak “camilerden çocukların kovulması ve camilerin kerhaneye benzetilmesi” patlak verdi. İşte bu bardağı taşıran son damla oldu. Bu sefer, bir zamanlar TV’lerinde dansöz oynatan, müslümanların parasını islâmî kılıflı bankalarında batıran malum takımın medya organının ilahiyatçısı! sahnedeydi.Camilerde çocukların oynamasından rahatsız olan sözde ilahiyatçı öyle bir laf etti ki akla zarar. Camileri kerhaneye benzetti iyi mi? Cami çocuk buluşmalarından rahatsız olan fosil kafa bakın ne diyor:
“..Senin etkinliğin batsın ya! Bu yaptığın iş camiyi ifsad etmek. Bu yaptığın yarın camiyi kerhane haline getirmektir…” Bu nasıl bir ruh halidir ki çocuklara kini yetmezmiş gibi Allah’ın evini iğrenç bir benzetmeye konu ediyor.
Camilerde çocukların oyun oynaması caiz değilmiş. Nereden çıkarıyor beyefendi? Kitaplarda yazarmış? Kitap dediği yine kendisi kafasında bağnaz kafalıların yazdığı kitaplar olsa gerek. Var mı Rasûlullah’ın hayatında örneği? Yok. Aksine Rasûlullah’ın mescidinde sadece namaz kılınmazdı. Mescid/cami toplumda çok fonksiyonlu bir yapıya sahipti. Onun devrinde cami hayatın tam ortasında bir yere sahipti. Efendimiz’in mescidi eğitim-öğretim mekanıdır, mahkeme salonudur, diplomatik kabullerin yürütüldüğü mekandır, misafirhanedir, hapishanedir, hastanedir..vs. Yine mescid edebî yarışmaların yapıldığı mekandır. Hatta çeşitli bayram eğlenceleri bile yapılırdı. Bir defasında Hz. Aişe(ra) Efendimiz(sav) ile birlikte Mescid-i Nebevî’de Habeşlilerin mızrak oyununu seyretmişlerdir.
Bu din tahrifâtcısını dinleyince insanın aklına şu geliyor: Bu adam, secdeye sırtında Hasan- Hüseyin’le giden peygamberin ümmeti olabilir mi? Kuşu ölen küçük bir çocuğun evine taziyeye giden merhamet peygamberinin ümmeti olabilir mi?
Bakın benim iman ettiğim Hz. Muhammed(sav) bir sabah namazında çocuk ağlaması sebebiyle namazı kısaltmıştır. Düşünsenize! Annesiyle birlikte sabah namazı için camiye gelen bir çocuk. Bugün hangi akıl, hangi hakla camilerimizden kadınlarımızı ve çocuklarımızı uzaklaştırmaya çalışıyor söyler misiniz? Mehmet Görmez Hocamın da söylediği gibi “ kadını ve çocuğu mabede yaklaştırmamak bir cahiliye anlayışıdır”.
Diğer taraftan Hz. Peygamber’in “çocuklarınız 7 yaşına geldiğinde onları namaza alıştırınız” buyurduğunu da bir tarafa not edelim. Çocuk eğitiminin bir parçası da namaz eğitimidir. Bunun için de gerek ebeveynler gerekse bu işin eğitimini veren kurumlar camileri aktif olarak kullanmak durumundadır. Bakınız Yaz Kur’an Kurslarımızın gayelerinden birisi de cami-çocuk buluşmasını sağlamaktır. 12 Haziran’da Yaz Kur’an Kurslarımız başlıyor. Camilerimiz çocuklarımızla şenlenecek. Camilerimiz çiçek açacak, çocuk cıvıltılarıyla inleyecek.
Özetle, asıl mesele çocuklar da değil kanaatindeyiz. Bunlar, bir süredir Diyanete sürdürülen sistemli saldırıların devamı. Bu görevi 15 Temmuz öncesi FETÖ yürütüyordu. Belli ki yeni ihale bunlara verilmiş. Bunlar istiyorlar ki din bunların tekelinde olsun, bunların dedikleri din olsun. Diyanet de bu ve benzeri dini görünümlü hurafeci takımının tekerine çomak sokuyor. Millet bilinçlenince, aklını kullanıp saf,temiz, arı-duru islâmı öğrenince bu sahte dincilerin ipliği de pazara çıkmış oluyor. Bu sefer yakmaz kefen satamayacaklar. Dükkan kapanacak. Bütün gürültü bu sebepten.09.06.2017