Peygamberler tarihine şöyle bir baktığımızda peygamberlerin ateist-dinsiz bir topluma değil müşrik topluma gönderildiklerini görürüz. Gönderilen peygamberler de insanları ŞİRKİN zıddı olan TEVHİDE davet etmişlerdir.
Buradan anlıyoruz ki şirk her peygamberin baş belasıdır ve zaman değişse de şirkin mantığı değişmemiştir. Bu bağlamda önce şunun altını bir çizelim. Şirk, ortaklık demektir. Müşrik Allah ile birlikte fakat Allah’ın dûnunda (altında-ast olarak) başka TANRILAR edinen kimsedir. Müşrik insan Allah’ı inkâr etmez, aksine onun mutlak ilah olduğunu kabul eder. Sıkıntı, Allah’ın ilahlığının kâfi gelmemesi, yerel ilahlar edinmeleri.
Peki o zaman şu soruyu soralım? İnsanlar neden Allah ile birlikte bir takım putları, başka varlıkları, birtakım insanları Rab edinirler?(Tevbe 9/31) Halbuki Allah insana çok yakın(Bakara2/186), hatta şah damarından daha yakın(Kaf 50/16) değil miydi?
Bu sualimizin cevabını Zümer 39/3 ile Yunus 10/18’de buluyoruz. “…Biz onlara sadece, bizi Allah’a yaklaştırsınlar diye ibadet ediyoruz... Bunlar, Allah katında bizim şefaatçılarımızdır...”
Ayetler şirkin mantığını özetliyor. Gayet masumca ifadeler gibi duruyor. Bugün aynı durum yok mu? Bugün, gırtlağına kadar şirke bulaşanlar da aynısını söylemiyor mu? Bu işlere bulaşanların savunması şöyle:
Biz aslında o putlara, falan din büyüğümüze tapmıyoruz. Biz, onun şahsında Allah’tan istiyoruz. Biz aslında falan zattan imdat istemiyoruz. Onun şahsında Allah’tan yardım istiyoruz. O bizi Allah’a ulaştıracaktır. Biz bunların Allah olmadığını biliyoruz. Bizi Allah’a yaklaştırsınlar diye onlara kulluk ediyoruz, tazim gösteriyoruz. Onlar mahşerde bize şefaatçi olacaklar.(Mekke’li müşrikler de aynı şeyi söylüyorlardı) Onların sevgilerini kazanalım ki onlar da bizi Allah’a sevdirsinler. Biz onlara dua edelim ki onlar bizim dualarımızı Allah’a sunsunlar.
Hem biz kimiz ki? Biz kim, Allah’a direkt ulaşmak kim? Ne haddimize!? Barajdan direkt evlere elektrik verirseniz evi yakarsınız. TRAFO olmadan elektrik kullanamazsınız. Her şeyi yakarsınız. Allah mutlak yaratıcı ve rızık vericidir. Allah çok yücedir. Bu sebeple çok yüce olan Allah ile direkt irtibat imkânımız da olamaz. Bu sebeple Allah ile aramıza bir takım aracılar koymak zorundayız. Aramıza trafolar koymak zorundayız ki onlar bizi Allaha ulaştırsınlar. Onlar bizim dualarımızı Allah’a ulaştırsınlar.
Tarih boyunca insanlar içinde bu tür inanç hep olagelmiştir. Adamlardaki mantığa bakar mısınız? Allah’ı neye benzetiyorlar? Allah’ı elektriğe, aradaki din büyüklerini de trafoya benzetiyorlar. Kur’an’dan uzak bir din sunumu böyle oluyor işte. Halbuki Allah tasavvurumuzu Kur’an belirleseydi bu acıklı durum olmazdı. Kur’an ölü kitabı değil de(Yasin36/70) hayat kitabı olsaydı bu hatalara düşülmezdi. Zira Allah ben insana şah damarından daha yakınım diyordu Kur’an’da(Kaf50/16, Bakara 2/186)
Yüce Allah üzerine basa basa “Allah kuluna yetmez mi?”(Zümer 39/36) diyor. Ama birileri inatla Allah ile kulları arasına bariyerler çekiyor, biz olmadan Allah ile iletişime geçemezsin. Hem sen kimsin de bu sefil halinle Yüce Allah’ın huzuruna çıkıyorsun! O yüce makama çıksa çıksa bizim efendimiz çıkabilir. O, akşam-sabah Allah ile görüşüyor, gaybtan haberler getiriyor, peygamberle görüşüyor. Hem sen günaha batmışsın bu halinle Allah’ın huzuruna çıkamazsın. Tevbe gerekir. Bunun için de bizim Efendimize gideceksin. Ancak bu şekilde tevben kabul olur.(Hıristiyanlar da gidip Kilisede papaza günah çıkartırlar)
Bugün din adına bu ve benzeri hezeyanlar ortalıkta dolaşmıyor mu? Adamlar dini tekellerine almışlar! Tevbede bile onlara müracaat edeceksin! Onlara inanırsan öyle kolay ve ucuz tevbe edemezsin. Masraf çıkarırlar sana. Ama Kur’an’a bakarsan.(Tahrim 66/8) tevbenin birilerinden alınamayacağını, aksine Allah’a yapılacağını öğrenirsin. Ne hazindir ki bir konferansımızda Tahrim Sûresi 8. Ayeti okuyup “bu ayetten öğreniyoruz ki tevbe alınmaz tevbe edilir edilir” demiştim de birkaç kişi salonu terk etmişti.12.11.2017