Geçtiğimiz günlerde muhasebeci ve mali müşavirlerin üst birliği TÜRMOB seçimleri Ankara’da yapıldı. Seçimlere katılan ve 23 yıldır iktidarda bulunan çağdaş demokratlar grubu seçimleri kazandı. Seçime katılan benim de kurucusu ve mensubu olduğum Meslekte Birlik Grubu ise oylarını ve kurullardaki üye sayısını artırdı. Birileri itiraz ediyor ama nispi temsil seçim sistemi ile delegelerin iradesi %90 oranında yönetime yansımış oldu. %5 oranında bir grup seçimlere katılmadı. Diğer %5’lik bir kesim ise bağımsız olarak seçimlere katıldı.

 

2008 yılında yapılan bir değişiklikle muhasebeci ve mali müşavirlerin tabi olduğu 3568 sayılı yasada önemli değişiklikler yanında bir takım değişiklikler yapıldı. Yapılan değişiklikler arasında meslek kamuoyunda en çok tartışılan seçim sistemi oldu. Bu seçim sistemi 2008 yılındaki seçimlerde uygulanamadı ama 2010 ve 2013 seçimlerinde uygulandı. Artık 2016 seçimlerinde illerde bulunan odalarda ve üst birlik TÜRMOB’da krallık dönemleri sona erecek. Çünkü bu değişiklikle iki dönem üst üste seçilenler bir dönem ara vermeden bir daha yönetime seçilemeyecek. Bence bu çok önemli bir gelişme. Oysa bunun yasayla değil yönetici seçilenlerin iradesi ile yapılmalıydı. Biz de seçilenler benim yerimi kimse dolduramaz mantığında oluyor ve bir defa seçildiği koltuktan bir daha kalkmıyorlar. Orayı öyle sahipleniyor ki Demirel’in meşhur sözü bile bu konuda hafif kalıyor. Kimse “Tapulu mülküne gecekondu kondurtmuyor.”

 

Bu da çok önemli ama benim meramım bu değil. Kanunda yapılan değişiklikle “Birlik Yönetim Kurulu, kayıtlı olduğu meslek odasında en az üç yıl kıdemli olup serbest veya bir işyerine bağlı olarak bu Kanun hükümlerine göre fiilen mesleki faaliyette bulunan Birlik Genel Kurulu üyeleri arasından üç yıl için seçilen dokuz asıl ve dokuz yedek üyeden oluşur. Yönetim Kurulu üyelerinden beşinin yeminli mali müşavir olması zorunludur” denildi. Buradaki önemli değişiklik serbest veya bağımlı çalışıyor olma şartıdır. Yoksa diğer değişiklikler çok önemli değil. Gerçekten de çalışıyor olmak önemli. Bildiğim kadarıyla 10 yıl başkanlığımızı yapan Sayın Mustafa Özyürek ne bağımlı ne de bağımsız olarak mesleği icra etmiyordu. Mesleği fiilen icra etmeyenlerin mesleğin sorunlarını bilmesi ve onlara çözüm üretmesi mümkün değildir. Meşhur atasözümüz burada da gerçek oldu. “El elin eşeğini türkü çağırarak ararmış”.

 

Bu ve benzeri değişiklikler seçim yönetmeliğinin de değişmesini gerektirdiği için 2010 yılında yapılan genel kurulda seçim yönetmeliğinin de içinde olduğu birçok yönetmelik görüşülerek karara bağlandı. Ancak uzun süre yayınlanamayan yönetmelikler yılbaşının yoğun günlerinde yayınlanarak yürürlüğü girdi. Kimsenin farkında olmadığı bu yönetmeliklerin içerdiği hükümler ancak Mayıs ayında yapılan oda seçimleri ile gündeme gelebildi. Kanunda oy pusulası ile hükümler oldukça sade olarak “Seçimlerde, üyeler bağımsız aday olabilecekleri gibi, aralarında oluşturacakları grupların listelerinden de aday olabilirler. Kurul üyelikleri ve Birlik Genel Kurul temsilcilikleri için ayrı oy pusulaları oluşturulur. Oy pusulalarında, grup listelerinden aday olanlar ilgili grup ismi altında, bağımsız adaylar ise ayrıca listelenir. Oy pusulaları, hangi kurul üyeliği için hangi grup ya da bağımsız adaya oy verileceğini gösterecek şekilde hazırlanır, grup isimlerinin ve bağımsız adayların adları yanına işaret konacak kare şeklinde kutulara yer verilmek suretiyle çoğaltılır, ilçe seçim kurulu mührü ile mühürlendikten sonra kullanılır. Oylar pusulada yer alan grup ya da bağımsız adayların ismi yanındaki kutu işaretlenmek suretiyle kullanılır” şeklinde düzenlemişken yönetmelik antidemokratik bir düzenleme ile “Grup olarak seçime girenlerin Yönetim, Denetim ve Disiplin Kurulları Üyelikleri için asıl ve yedek üye sayısı kadar aday göstermeleri gereklidir. Gruplardan aday olacak kişilerin adaylığa ilişkin dilekçeleri grup listesine eklenerek divana verilir” şeklinde düzenlenerek asil üyeler yanında yedek üyelerin de yazılması zorunluluğu getirmiştir. Bu da yetmemiş aday herkesten dilekçe alınması zarureti getirilmiştir. Bu işin vahameti Mersin odamızın seçimlerinde ortaya çıkmış ve dilekçeleri olmadığı gerekçesiyle Meslekte Birlik Grubu seçimlere sokulmamıştır. Tabi bu oda başkanın genel kurulda konuşmasını da dinledik ki kendileri çok demokratik bir seçimle seçilmiş gibi burnu havadaydı. Oysa önce kendine demokrat olacaksın ondan sonra konuşacaksın. Bir başka vahamet de İstanbul ve Ankara gibi oda seçimlerinde görülmüş, yüzlerce delegelerden de dilekçe isteme garabeti TÜRMOB’un demokratik iradesi ile ortaya çıkmıştır. Küçük odalarda belki ama yüzlerce delege çıkaran odalardan bağımsız adaylar için istenebilecek dilekçeler grup adına aday olanlardan da istenmiştir. Ancak üyelerin ortak iradesi yönetmeliği bu konuda çöpe atmış ve delegelerden dilekçeyi ve yedek listeyi kaldırmıştır.

 

Bir başka vahamet hem bu genel kurulda yaşandı; hem de 2010 genel kurulunda yaşanmıştı. Sayıları az da olsa seçime katılmak isteyen bir grubun seçimlere girmesi bu antidemokratik yönetmelik gerekçe gösterilerek engellenmiştir. Neymiş efendim asıl ve yedek yazacakmışsın, sadece SMMM’lerden oluşan liste olmazmış. Sana ne kardeşim bizim gönlümüzün kahyası sen misin? Biz böyle istiyoruz. Eksik liste yazıyoruz, yeminli yazmıyoruz size ne? Yasaya aykırı olarak yaptığınız yönetmelikten bize ne? dediler ama dinleyen kim? Her şeyi en iyi kendi bilen irade bu grubun seçimlere katılmasını engelledi. Ama grup yetkilileri sanki seçileceklermiş gibi hemencecik vazgeçti isteklerinden. Bağımsız aday olarak seçimlere katılmayı yeğlediler…

 

Yapılacak bir çalışma ile grupların eksik liste ile veya sadece mali müşavirlerden veya sadece yeminlilerden oluşan listeler de seçimlere katılabilmelidir. Aksi durum anayasa ve yasaya aykırı bir durum oluşur ki bugün yaşanan da budur.